Bu bölümde içerik olarak üzerinde durduğumuz yavuz hırsız ev sahibini bastırır atasözü ile ilgili kompozisyon metnini inceleyip fikir edinebilirsiniz.
Hırsızlık zaten iyi bir şey değildir. Hırsızın yavuz olanı da edepsizlikte sınır tanımayan kişidir. Yani hem kötü bir şey yapmış olurlar, hem de bu yaptıklarında bir şey yokmuş gibi karşı tarafı suçlamaya kalkarlar. Bu kadar da yüzsüzlük olmaz. Doğrusu insan bir suç işlediğinde yüz kızartıcı bir şey yaptığında başını önüne eğmek utanmak ve suçunu kabul etmektir. Ama bazı kimseler suçlu oldukları halde yüzsüzlük edip üste çıkmaya çalışırlar. Bunun adı pişkinliktir.
Normalde bir insan kötü bir şey yaptığında, suç falan işlediğinde onun utanması ve yüzünü eğmesi gerekirken yavuz hırsız diye tabir edilen arsız kişilerdir. Hem kötü bir davranışta bulunurlar hem de sanki hiçbir şey yapmamış gibi sırıtırlar. Hatta karşıdaki insan suç atmaya bile kalkışacak kadar yüzsüzlük edebilirler.
Şimdi bir insan hırsızlık falan yaptığında bu davranışın kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bu kimse hırsızlık yaptığı yetmiyormuş gibi ev sahibine kapını sağlam kilitleseydin, hiç dikkat etmiyorsun gibisinden davranırsa kendi suçuna bakmayıp ev sahibine suçlamaya kalkar. Okulda da bazen bu tür kişilerle karşılaşabiliyoruz. Bir öğrenci çaktırmadan birinin kalemini, silgisini, parasını çalıyor. Daha sonra bu suçunu inkar edip ben bir şey yapmadım, sen de eşyana sahip çıksaydın diyerek sanki haklıymış gibi üste çıkıyor. Bu durumda karşı taraf da efendi biriyse suçsuz olduğu halde hırsızın çetin ve yavuz olmasına bağlı olarak suçlu durumuna düşebiliyor.
Sonuç olarak bir mağduriyete uğrayınca hakkımızı aramayı bilmeliyiz. Suçsuz olduğumuz halde karşımızdaki kişinin yüzsüz ve ukala tavırları altında ezilmemeliyiz. Kötü davranan, suçlu olan karşı tarafsa biz bu durumda mağduruz ve ona haddini bildirmek gerekir. Onun sert çıkışları karşısından başımızı eğer, sesimizi çıkarmaz haksız duruma düşebiliriz. Bu da hiç istemediğimiz durumlara düşmek anlamına gelir.